İnsanın var olduğu tarihin başladığı yazının icadının gerçekleştiği dönemlerde insanlar henüz demir ile tanışmamışlardı. O dönemlerde taş ile uğraşıp taştan eşyalar ve silahlar kullanmışlardır. Yazının icadında Hz. İsa’nın doğumuna yani miladın başlangıcına gelen süreçte demirle tanışmıştır. Bu süreçte insanoğlu demiri ilk olarak silah biçiminde kullanmaya başlamıştır. Daha sonra demiri günlük işlerde kullanmaya yani çanak, çömlek yapmada kullanmışlardır. Gelinen noktada ferforje ‘nin ilk örnekleri M.S. 4yy da Dorset te yapılan çalışmalar sonucu pencere parmaklıkları 12. yy ortalarına doğru ferforje ‘nin eskimeyen dilinin harfleri S ve C harfleri ortaya çıkmıştır. Yaprak ve çiçek örneklerine ise 12.yy sonlarına doğru Almanya da rastlanmıştır. 14.yy da 4 yaprak motifine rastlanmıştır. Bunu da İtalya kendi başarı örnekleri arasında saymaktadır.

Bu noktadan sonra Demirde 3 boyutun önemi anlaşılmış bu konu üzerinde yoğunlaşarak demirin yani ferforje ‘nin güzelliği gün ışığına çıkarılmıştır. Yoğun olarak kullanıldığı alanların başında ferforje şömineler gelmektedir. Nedeni olarak ise demirin ateşe dayanıklılığı gösterilmektedir.

Feforje En şahşahalı dönemini ise İspanya da yaşadı. Kral Louis in 17. yy da tahta çıkmasıyla ferforje kullanımı ile ferforje ‘nin önemi doruk noktasına çıktı. 18. yy da göçün artmasıyla demir işletmeciliği gelişmiştir. 20. yy başlarında tüm dünyada mimari anlamında durgunluk yaşanırken ferforje popülaritesine inanılmaz bir ivme kazandırmıştır.

Demir çağı, Tas Devri ve Bronz cağını takip eden yıllarda başlamıştır. Her ne kadar Mısırlıların M.O.3000 yıllarında demirden balta ve keski kullandıkları ve Anadolu’dan gelen Hitit savaşçılarının demirden yapılmış silah bilinse de Demir çağının başlangıcı M.O.1000 yılları olarak düşünülmektedir. Doğada her zaman çokça bulunan bir element olmasına rağmen demirin kullanımı, erken çağlardaki demircilerin dövülebilir demir elde edebilmek için, içindeki karbonun ve diğer metallerin demirin ikinci defa eritilmesi ve kütüklerin çekiçlenerek dövülmesi ile azaltılabileceğini iyi anlayamadıklarından dolayı çok hızlı gelişmemiştir. Sonuç olarak demir, ilk çağlarda üretilen demir dokum gibi kırılgan bir yapıya sahipti. İlk dönemlerde demirciler ateş ve su kullanarak demiri kendi içerisinde değiştirmeyi(sertleştirmeyi) bir sihirbaz gibi sihirli bir güç ile gerçekleştirdiklerini düşünmüşlerdi.

İnsanlık tarihinde Demirci olarak ilk kez DAVUD Peygamber(as) ile karşılaşmaktayız. O dönemlerde demirci ve onun sanatı üzerine yakıştırılan sihirli karakter ve özel güçlü şekiller, sadece, sert bir metal olarak bilinen ve çok kullanılan demiri ehlileştirmek ve kontrol altında tutmak içindir. öyle bir tesirdir ki günümüze kadar süregelmiştir. Bu denli sert bir metalin mekanik karakterini değiştirerek dövülebilir hale getirmesi Demirciyi doktorlar ve astrologlar ile ayni seviyeye koymuştur. Doktorların ve astrologların insanlık yönünden önemi ve Allah’a yakınlıkları hastalarını iyileştirmeleri için gerekliydi. Demirci de metali kutsamak ve bu yüzden savaşta kırılmaması için ayni yakınlığa ihtiyacı vardı.

Yüz yüze çarpışmalarda kılıcın önemini düşündüğümüzde bu isteğin o kadar da şaşırtıcı olmadığı görülmektedir. Demir milattan önceki devirlerde Roma Devrinde gümüşten daha pahalı bir metal olarak düşünülüyordu. Kapı kolu, kapı tokmağı, kapı zili ve menteşe olarak kullanıldığı kadar askerlere zırh yapımında da kullanılıyordu. Bu dönemde Romalılar demiri endüstriyel amaçlı olarak imparatorluk kulelerinin yapımında kullanmaya başladılar. Demirin ziraat amaçlı kullanılmaya başlanması da bu döneme rastlamaktadır. Tarihsel olarak bakıldığında M.Ö.4. ve 1.yüzyıllar arasında demircilerin bir işbirliği içerisinde oldukları düşünülebilir. Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı ile birlikte demirin işlenişinde bayağılık ve olağan dışılık başlamıştır. Demirden mamul en iyi ürünlerin üretilmesi Kuzey İtalya’da başlamış ve demir ilk kez bu dönemde sus amaçlı olarak ve hatta üzerlerine altın ve gümüş gibi kıymetli metallerden nakışlar islenerek kullanılmıştır. Demirin kilise ve manastırların yapımında sanatsal olarak kullanılışı M.S. 1000 başlamıştır. İlk örnekler olarak İngiltere’deki Winchester Katedrali ve Paris’teki Notre Dame Kilisesi gösterilir. O dönemlerde manastırlar dövme demir sanatı için okul ve motivasyon merkezleri haline dönüşmüş ve demirci ocaklarını, çalışan rahipler ve gezginci demirciler arasında sıra dışı bir iş birliği oluşturan dini binaların yanlarına getirmiştir.